başlamak için bir yer bulmalı insan
bir rahim kendini doğuracak
sarkıp boşluktan
bahçeden geçip
kızıl bir gezegene
fırlatılmak üzere bir rampa
bulmalı ve sonra söyleyebilir
“gün geçer
gün geçer…”
HAZIRLIKSIZ UZUN BİR YOLCULUK
başlamak
dökülen saçlarımıza basıyoruz
ben seçerim kırıklarını
beyaz ve zayıf
uç uca eklerim
büyütür yeniden diri
uzun bir günü hatırlatır belki…
sabah yaklaşıyor
geçilmedi renklere daha
gölgeler altında elim
sözü güdük
görmeden anlatıyor
ben eklerim birbirine
çünkü bilirim
geçilince çit, sınır
varılacak mümkünlere
varılacak yeni ve başka bir şekle
mümkün kurtulmak kaygılardan
uzamaması saçların ve tırnakların
mümkün geçilince çitten
kızıl ve sıcak
kızıl…
yolda
belki gidip dönerim hemen
uzak bir ışığı çağırıp
ellerim kirlenmiş pas
ellerim yıldızlara batık
dönerim
tamam olsun için resimce
boşluksuz. belki gidip…
gidilince yarım şeyler tamam olur
güneşli bir öğleden sonra
gitmek için kızıl gezegene
kapadım gözlerimi
geçip kızıl koridordan
başladı yolculuğum
yanımda yoldaşım yok
ayrıldı çoktan sesini bırakıp
içimde neler varsa ondan kalan
ve neler ekleniyorsa gün gün
yoldaşım
başladı. ancak kolay kopmuyor
dünya ile bağlarımız
ardımızda çocuklar
dikili ağaçlar
meyvelerini koklayamadığımız
bilinmez çünkü ne gelecek
bizden sonra dünyaya
açık bırakılmış kitaplar
okuduğumuz onca söz
ırmak
meteor
küresel ısınma
yargı
yine de bakıp geçmişe
çıkarımlarda bulunmak
uzun ve güzel olacak meyveleri
ballı ve yüklü olacak
bir masalı andıran
bağlarımız paçamızda sımsıkı
kollarımızda ve boynumuzda sıkı
tadı dilimizde masalsı
bükçe bir yer
altın güneşte yayılan
güller benimdir
bozca bir yer
sarı toprak altında gürül akan
ırmak benimdir
gökçe bir yer
mavi denizin içinde çırpını can
balık benimdir
yelce bir yer
dorukta dallar arasında uğuldayan
rüzgar benimdir
balca bir yer
ağdalanmış, yaprak altında
yemiş benimdir
benimdir söz
gün, ışık benim
yine de elim uzanır
daha
daha
daha
haddim olmayana
sıkar göğsümü haz
terler etim
boynumda kabaran kan
şakaklarımda zonkluyor damar
nefesim gömülü ciğerimde
neler ki yasak
caziptir hazla
sığınıp ve umarak affı
uzanır elim
haddi olmayana
kesilir masal bir sözle, bir vaat!
kati ve gelecek olan
gözlerimde kızıl
taş dikiyorum
üzerinde rölyefler, vitraylar
hatırlatıyor geleceği
mutlak olan anı
ve biriken resimleri günlerin
taş dikiyorum bıraksın yakamı için
bileyim gerçek nedir
masal nerede biter
bileyim akışında olanın yükünü
bileyim kopmazsa varılacak sonu
akıntı
bu kızıllığın içinde gidiyordu her şey
böylece geçeceğiz sandık
belki bu kadar basit
cam çivinin saplanışı
küçük bir sarsıntı sadece
ileri
ileri
ve ileri…
ah elleriniz yeniden yapan
ittiren, inandığınız elleriniz
akıntı içinde sessiz
kopamıyoruz dünyadan
ellerimizi kirleten toprak
arındıran su
renkleri, sesleri, tatları, sıcaklığı…
yitip kâm almadan
geride kalacak korkusu
doyulmayacak. korkusu
yitip büyük kara boşlukta
boşluk korkusu
bir kapıda beklemek
uyanma
gözlerim istemeden açıldı
ışık birdenbire
kedinin gözleri açılmıyor hemen
arayarak buluyor sütü
çocukluk
belirsiz bulanıklık
açıksa da gözlerimiz
belirsiz
çaba istiyor alışmak
acaba erken mi geliyoruz
olgunlaşmadan kopuyoruz bahçeden
düşüp toprağa
yeniden katılabilmek için dolaşıma
yeniden girmek için
yeşermek için bahçede
alışmadan geçmeliyiz topraktan
şimdi nasıl kaçarsın
gözlerin açıldı bir kere
alıştın toprak katı
güneş sıcak
bal tatlı
hevesin var artık
ince hesapların
çocuklar ve gelecek
bahçenin suretine kandın
dolaşımında haz ve hız
yetiştirecek yetmeyen işlere
alışılacak kana karışmasına
dildeki tadı katı gerçek
kuru kekre bir rüzgarda kırılıp bin parça. elde toz. perişan. geride toz. bitap. uyanmak için uyumak. silkelense de tozu tende. hızla yetişiyor gözlerimize. kalıp çıngar kıyamet sonu bilindik. ah gözümüzü kanatan. beklemek modern günlerin illetidir. uzakta kızıl gezegen. bekleyerek akan zaman kayıptır. işlemeli ellerimiz, dilimiz, gözümüz… yetişecek her şeye. motorlar gürül. silahlar gümrah. ışık beyaz. gezegen mavi, ağaç yeşil. yetişmeli her şeye, çocuklar büyüyecek ve okul. benzin fiyatları ve kiralık ev. banka taksitleri ve rüzgar gibi bir araba. sıcak deniz ve çilingir sofrası.
- emekli olayım gideceğim güneye
- ikramiye çıksın doğru yurtdışı
- yarışmayı kazanınca her gün televizyonda…
…
şimdi buradayım ve kaniyim
kavi bir tutamak bulamaz insan
söz ona ulaşmamışsa
gözlerimi kapadım ve kızıl gezegen
yaklaşıyor
rabbim
ben kabullendim
sen de beni makbul kıl
ayrılma
dağlarına buğday serpilmiş
her şey merkezinde
temiz ve ılık
kızıl gezegen nihayet
kızıl bir elma
gözlerim açık karanlığa bakıyorum
var.
ışığın da sahibi
artık gözlerim bana yardımcı değil
yol bitti
artık tıkırdayan saatten
kurtuldum bitti yol
karanlığa bakıyorum
toprakta açılmış koyu karanlığa
ellerim
dilim
açlığım
bitti haz
neşe ve hız
soyunup ziynetlerimden
böylece karanlıkta
taş gibi yalnız
uyanacağım birden
taşın yere düşme hızında
yok ellerim
gözlerim, ağzım yok
döküldü ziynetlerim
gözlerimi kapadım
uzadı çenem
uzuyor bağladılar nihayet
dursun için
bitti artık kayıtlar
bitti şekil değiştirmek
bitti renkler emildi ışık, siyah
bitti katılığı toprağın
bitti tenin yumuşaklığı
bitti uzaması saçların, tırnakların
bitti heves, tat
bitti meyvelerin balı
bitti beklemek merak içinde
bitti nifak, debdebe
bitti…
açıldı duru ve daim olana
gözlerimi kapadım
ve ayrılıyorum yörüngesinden
kurtulup çekiminden
hafiflik
bulanıklık
yeniden gelmek çocukluğa
varabilmek nihayet
kızıl bir elma
Son yorumlar