?>

Başlarken

Share

                  Her şey çok çok önce birçok akrabam gibi Orta Asyadan kopan Türklerin Malazgirt zaferinden sonra Anadolu’ya ayak basmasıyla oldu. Sanırım başlarken dediğimde kimse bu kadar önceye gideceğimi düşünmemiştir. Evet Oğuzların Kayı boyu savaşa savaşa Malazgirt’ten Anadolu içlerine yürürken benim anne tarafımda büyük dedelerimi Mevlana şehri Konya’ya, baba tarafımıda evliyalar şehri Kastamonu’ya yerleştirmiştir. Sitemde tanıma fırsatı bulacağınız eşimin büyük dedelerinden anne tarafı büyük dedemizi bir dönem başkentlik yapmış, ilahi dinler içinde olan Hıristiyanlık içinde özel bir yeri olan (Ayasofya, İznik konsülü ve dört incilin seçilişi, vs.) Bursa ili İznik ilçesine kadar getirmiştir. Baba tarafında büyük dedemizi Bursa ili Orhaneli ilçesine kadar getirmiştir.

Bu başlangıçtan sonra sanırım kim olduğuma geçmemin vakti gelmiştir. Ben 1979 İstanbul’da dünyaya gelmişim. Birçok işçi ailesi çocuğu gibi orta sınıfın (bizim son dönemini görebildiğimiz ortasınıfın) biraz altında olarak tek çocuklu bir ailenin ikinci yıldızı olabildim. Abim benden üç yıl önce aileye katılıp dönemin zor şartlarında çocukluğunun ilk dokuz yılını geçirdiği Konya’da anneannemin gözetimindeyken ben aileye ikinci ancak zayıf ve narin yapımla ilgiyi üstünde tutan abime göre oldukça sakin mizacımla aileyi genişletmişim.

 Genel olarak sakin görünen fakat birçok şeyi içine atan bir çocuktum. Bu içine atmaların elbette bir dışa kusma zamanları oluyordu. Çocukluğuma ait hatırladığım ilk kusma girişimlerim kaybolma şeklinde oluyordu. Yeni taşındığımız mahallede oldukça sınırlı arkadaş çevremizde yapabileceklerimiz öyle sınırlıydı ki oyun ya da eğlence adına sadece kendi icat ettiğimiz şeylerle vakit geçirebiliyorduk. İstanbul’un doğu sınırında çocukluğumda yalnızca ücra olarak tanımlayabileceğimiz mahallemizde benim için en büyük eğlence yürümekti. Benim içinde sorun buydu. Yedi yaşında bir çocuk için oldukça fazla yürüyordum ve dönüşte bir şekilde yolumu bulmam uzun saatlerime mal oluyordu. Sonuç mu? Yasaklanma. Sonunda okula başladım ve hayatımın bir biçimi olmaya başladı. Özellikle öğretmenlerim tarafından takdir edilmek çok hoşuma gidiyordu. Çok ta fazla ders çalışmadan birçok dersten geçmeyi başarmıştım. Bu da öğretmenlerimin gözünde beni parlak öğrenci durumuna yükseltmiş oldu. Bunun getirisi nedir? Halk oyunları kursu, özel günlerde şiir okuma, okullar arası bilgi yarışmaları, tiyatro kursu, vb. bütün aktivitelere zorlada olsa katılmak durumundaydım. Bunlardan şikayetçi değilim çünkü okuma alışkanlığını kazanmış oldum. Artık lisedeydim ve kusmalarımın şekli değişiyordu. Yazmaya çalışıyordum. Dönemin yasaları karşısında birçok insan gibi bende sınav sistemi ve yönetmelik değişiklikleri karşısında çaresiz kalmış ve üniversitede istediğim bölüme girememiştim. Fakat kaderin bu oyununda da şanslıydım çünkü eşimle tanışmıştım. Mezun olduk. İş aradık. Çalıştık. Evlendik ve Bilge’miz geldi.

 Başlarken demiştim ama sanırım biraz uzattım. Artık bu başlangıçtan sonra bu siteden beklentilerinizi şekillendirebilmişimdir.

 Ben Şafak Çelik. Bu sitede bana ve aileme dair paylaşmaya değer gördüğümüz birçok konuda bilgilere ulaşacaksınız. Tanıştığımıza şimdiden memnun oldum.

  • Aralık 30, 2008