?>

Yasaklar

Share

Bu işin en kolay yolu “yasak” demektir. Yasak dediğiniz ve bu yasağı polis gibi, bakanlık gibi bir devlet kurumuna bağladınızda gönül rahatlığıyla uykuya dalabilirsiniz. Artık herşey güvendedir. Ahlakımız, gelişimimiz, geleceğimiz hatta ahiretimiz kurtulmuştur. Bu yöntem hemen her alanda karşımıza çıkmasına rağmen ençok fikir eserlerinde yankı bulur. Örneğin çimlere basmak da yasaktır ancak kimse çimlere basmak istiyoruz diye miting düzenlemez. Bulduğu yeşillikte mangalı konuşlandırır. Oysa fikir ve dolayısıyla sanat eserlerinde yahut siyasi görüşlerde “yasak” demek, labirentin giriş kapısında geçmek gibidir. Kapıdan geçtiğiniz anda geri dönsenizde labirentin içindesinizdir ve aradığınız zaten kapıdır. Bu noktada oynamıyorum demek sonuç vermeyecektir. Oyunu bırakmak için kapıyı bulmanız gerekir.

Chuck Palahniuk’in Ölüm Pornosu [Snuff] isimli kitabı türkçeye çevrildi ancak cinsel içerikli olduğu ve ahlaki yönden zararlı olduğu görüşüyle “yasak”lanmasına karar verildi. Şimdi bu kararı ilk duyduğunuz anı düşünün. Kitabın adını ilk duyduğunuz an, yasaklanma gerekçesini ve “yasak” kelimesini ilk duyduğunuz an. İçiniz gıcıklanmadı mı? Aklınız bir an için olsun kaymadı mı? Merak kurtcuğu sinir sisteminizden beyninize doğru yol almaya başlamadı mı? Elbette kitabın isminden başlayan ve içimizi kaplayan merak kıtabın yasaklanmasıyla doruk noktasına ulaşıyor.

 Tabi bu yasağın bizim için en ilgi çekici yanı yasağın uygulanma şekli. Bu şekil yasa uygulayıcılarının bireysel bilgi birikimlerini ortaya çıkarmaktadır. Siz yalnızca okul kitapları okumuş, edebiyat derslerinden geçmek için kitap özetlerini internetten download etmiş bir milletin, hayatınca hiç resim sergisi gezmemiş, tiyatroda karanlıklar içinde perde açılışını beklememiş bir toplumun bireyiyseniz hayata bakışınızda yorum yapamıyor olmanız kaçınılmazdır. Kitap şu an için bizim ülkemizde yasaklandı ancak yazarı ülkemizin vatandaşlarından değil. Bu durumda yasa uygulayıcıları kitabın çevirmenini!! sorguya almaktalar. Elbette kitabın içeriğinden sorumlu tutulması beklenemez. Sorular karşısında ne yapacağını şaşıran Funda Uncu Irklı “ben yalnızca çevirmenim.” diyebilmiş. Bir çevirmen ve geçim derdinde bir vatandaş olarak onun için önemli olan yayın evinden alacağı ücrettir. Bu durumda kitabın çok satan olması en çok yayınevinin işine yarıyacaktır. Peki bu durumda yasaklayanların kazancı nedir?

 Yasak her anlamda sonuçsuz bir çabadır. Peki ipin ucunu bırakalım herkes dilediğince at koştursun, dilin kemiği yok kabilinden atıp tutsun mu? Elbette doğal selection bu duruma da el koyacaktır. Zaten edebi olmayan, sanat değeri olmayan, hatta değeri olmayan şeylerin reklamlarla ne kadar parlatılsa da var olamayacağı ortadaysa, yasak kabul edilen şeylerin gizlenmesi, meraklı gözlerden kaçırılması, yankısının susuturulması mümkün olmamaktadır. Elbette gözlerimizi gerçek sanat ve fikir eserlerinden kaçırmayacağız.

 İyi okumalar,

  • Haziran 13, 2011