?>
Share

Nihan Kaya Buğu romanıyla gerçek ve kurmaca olanın belirsiz sınırına getiriyor okurunu. “Gerçek” ve “roman” olarak ayrılmış olan iki akışta ilerliyor roman. Gerçek bölümlerinde anlatılan olaylar bizzat yazarın ağzından, stajerlik yaptığı akıl hastenede yaşananları aktarırken, roman bölümlerinde stajerliğinde tanıştığı bir hastanın başından geçtiğini belirttiği bir aşk-cinayet hikayesi anlatılıyor. İstanbul’da yaşayan İsrail asıllı yahudi bir gençin Filistin’li bir müslüman kadına olan aşkı ekseninde gelişen olaylar akla ilk olarak umutsuz bir aşkı, zıtların çekimini getirse de roman böyle klişede gelişmiyor.

Romanın gerçek bölümlerinde anlatılan mekanlar, kişiler ve olaylar roman bölümlerinde aktarılan olayların da gerçekliğini, inanılırlığını arttırıyor. Filistin meselesi, çocuk istismarı, aşk, bağlılık gibi konuları güçlü kurgusal bütünlük içinde aktarıyor. Marcel Proust günlük gazetesi Le Figaro’da okuduğu, ilgisini çeken günlük olayları (günümüz tabiriyle üçüncü sayfa haberlerini) elbette değiştirip kendi süzgecinden geçirerek romanlarında kullanıyormuş. Nihan Kaya da “roman” bölümlerinde anlatılan olayı sade diliyle bir üçüncü sayfa hikayesi kadar basitleştirmiş olsa da okuyucunun aklında büyük bir davayı, bir aşk hikayesini bırakmayı başarıyor.

Zaman zaman gerçek ve roman arasındaki sınırların inceldiği farklı kurgusu, sade diliyle güçlü bir anlatı olması ve akıcılığıyla dikkat çeken Buğu Dergah Yayınları tarafından okurlara sunuluyor.

Karagöz Edebiyat Sayı 22

  • Ekim 16, 2014