Chuck Palahniuk’in Ölüm Pornosu [Snuff] isimli kitabı türkçeye çevrildi ancak cinsel içerikli olduğu ve ahlaki yönden zararlı olduğu görüşüyle “yasak”lanmasına karar verildi. Şimdi bu kararı ilk duyduğunuz anı düşünün. Kitabın adını ilk duyduğunuz an, yasaklanma gerekçesini ve “yasak” kelimesini ilk duyduğunuz an. İçiniz gıcıklanmadı mı?
Günce
Yüzyıllardır tartışılan bir konudur sanatın meta değeri. Bir çok yazar, ressam ya da müzisyen için ticari ürünler ayrı, sanat üretimleri ayrı kabul edilmiştir. Çoğu sanatçı geçim kaynağı olarak farklı mesleklerde çalışmışlardır. Hatta sanat eserlerinin “değer”lendirilmesine, karşılaştırılıp üstünlüklerinin tespitine inanmadıkları için yarışmaları reddetmiş, kazandıkları ödülleri kabul etmemiş sanatçılarda bulunmaktadır.
Jules Verne romanını yazdığında elbette dalgıçlık bildiğimiz anlamda değildi. Hatta denizaltı icat edilmemişti. Romanında hayal ettiği Nautilius hem korkutan hem heyecanlandıran bir denizaltıdır. Julev Verne bizzat dalış yapmış mıdır bilemiyorum. Ancak deniz dibinde gördükleriniz kesinlikle tehlikeli bir dünya gibi görünmekte. Tabii bu dünyanın kurallarına uyduğunuz sürece bir risk taşımamakta.
Turuncu saçlı, siyah giyinmiş, elinde küçük bir torbayla karşımızda. Hemen bir yer bulup oturduğumuzda adeta içinizi görmeye çalışır gibi tek tek gözlerimizin içine bakıyor. Giysilerden tavırlara bütün öğeler bir simge. Hepsi bir şey işaret etmekte. Elbette kendince yorumluyor. Kimini beğeniyor, kimini seksi buluyor, kimini yok sayıyor. Ara ara mekandan çıkmış, başka bir boyuta gitmiş gibi duraklıyor. Ne düşündüğü anlamak çok zor.
Yaşadığımın kanıtı…
Genel bir deyimleri bile var bu konuda. “İnşallah yarın tamam”. Bu sözü herhangi bir işinizi yaptırmaya çalıştığınızda duyabilirsiniz. Yarın gittiğinizde yine aynı sözü duyabilirsiniz. İşlerinizi yaptırabilmek için biraz ısrarcı olmanız hatta birazda lütufkar olmanız gerekiyor. Lütufdan kastım bu bölgede son derece yaygın olan bir alışkanlık: Bahşiş – Hediye – Rüşvet. Artık ne derseniz o olsun.
İsrail’in Gazze saldırıları başladığı günden beri aklıma takılan bir soru var. Bir katliam kendi televizyonlarında, kendi halkına nasıl anlatılabilir? Sivil halkın öldürüldüğü, kadınların ve çocukların özel hedeflermişcesine kıyıldığı bir ortamda, hiçbir uluslarararası hukuk kanununu tanımadan yapılan, günlerce süren, karşı tarafta ise sadece taş atan çocukların olduğu ve varlıklarını bir türlü net olarak göremediğimiz Hamas militanlarına karşı yapılan bu katliamı akşam haberlerinde nasıl anlatıyorlar acaba?
Son yorumlar