?>

Yazılar

Chuck Palahniuk’in Ölüm Pornosu [Snuff] isimli kitabı türkçeye çevrildi ancak cinsel içerikli olduğu ve ahlaki yönden zararlı olduğu görüşüyle “yasak”lanmasına karar verildi. Şimdi bu kararı ilk duyduğunuz anı düşünün. Kitabın adını ilk duyduğunuz an, yasaklanma gerekçesini ve “yasak” kelimesini ilk duyduğunuz an. İçiniz gıcıklanmadı mı?

More
  • Haziran 13, 2011

Yüzyıllardır tartışılan bir konudur sanatın meta değeri. Bir çok yazar, ressam ya da müzisyen için ticari ürünler ayrı, sanat üretimleri ayrı kabul edilmiştir. Çoğu sanatçı geçim kaynağı olarak farklı mesleklerde çalışmışlardır. Hatta sanat eserlerinin “değer”lendirilmesine, karşılaştırılıp üstünlüklerinin tespitine inanmadıkları için yarışmaları reddetmiş, kazandıkları ödülleri kabul etmemiş sanatçılarda bulunmaktadır.

More
  • Nisan 19, 2011

Yola çıktıklarından beri tek kelime etmemişlerdi. Karanlığın içinde sessizce yol alan arabanın camını açtı, derin bir nefes aldı. Uzanıp teyibi çalıştırdı. “En azından gürültü olur” diye düşündü. Yan gözle karısına baktı ve hızlıca bakışlarını yola çevirdi.

More
  • Mart 2, 2011

git gel aylak makine
hükümsüz bono lekeleri
ağzımda metal tadı

More
  • Şubat 15, 2011

Ben yoktum artık. Odada değildim. Orada olmamın hiçbir anlamı yoktu. Seksen sonrası toplumcu şiirin, İkinci yeniye toplumcu bakış katmanın, bireyin toplumdaki yanlızlığının, eşitsizliğin, parkların suskunluğunun, esnafın neşesinin, belediye otobüslerinin, aylakların, güzel kadınların, aşkın, doğanın, Tanrının hiçbir anlamı yoktu.

More
  • Ocak 18, 2011

Bulutla erkeklerin ortak noktası nedir?
Bira şişesiyle erkeklerin ortak noktası nedir?
Yoğurtla erkeklerin farkı nedir?

More
  • Aralık 1, 2010

Ülkemizde yıllardır sanatçı kimliği ile sahnelerde, televizyonlarda, sinemalarda boy gösteren bir adamın kendisini izlemeye ailesiyle gelmiş bir kız çocuğuna “küçük o…” demesi ve sonrasında özür olarak “ben o kelimeyi dişi anlamında kullandım” açıklaması aslında toplumdaki erkeklerde bastırılmış olan cinsel şiddetin tezahürüdür.

More
  • Kasım 30, 2010

O selvi Mustafa’yla büyümüştü. Mustafa hep o ağaca tırmanmaya çalışırdı ama başaramazdı. Babası da “ oğlum selviye tırmanamazsın. Baksana dalı budağı yok. Neresine çıkıcan” diye takılırdı. Gözlerinin dolduğunu hissetti. Birden irkildi.

– Alkışlamayın. Lütfen. Bu akşam alkış istemiyorum. Siz zaten çok daha fazlasını verdiniz. Siz en değerli …

More
  • Kasım 4, 2010

Jules Verne romanını yazdığında elbette dalgıçlık bildiğimiz anlamda değildi. Hatta denizaltı icat edilmemişti. Romanında hayal ettiği Nautilius hem korkutan hem heyecanlandıran bir denizaltıdır. Julev Verne bizzat dalış yapmış mıdır bilemiyorum. Ancak deniz dibinde gördükleriniz kesinlikle tehlikeli bir dünya gibi görünmekte. Tabii bu dünyanın kurallarına uyduğunuz sürece bir risk taşımamakta.

More
  • Eylül 25, 2010

Hepimiz çocukluğumuzda masallar dinlemişizdir. Tabii her masal gökten düşen elmalarla biter. Elbette büyüdükce bu fantastik dünyalara, büyülere, devlere, ejderhalara, perilere, sihirli elmalara ihtiyacımız kalmamış, yerine kahramanların doğrulukları, cesaretleri ve erdemleri kalmıştır. Ya da biz artık büyüdüğümüz için bu masallara ihtiyacımız yok diye düşünürüz.

More
  • Ağustos 25, 2010