Turuncu saçlı, siyah giyinmiş, elinde küçük bir torbayla karşımızda. Hemen bir yer bulup oturduğumuzda adeta içinizi görmeye çalışır gibi tek tek gözlerimizin içine bakıyor. Giysilerden tavırlara bütün öğeler bir simge. Hepsi bir şey işaret etmekte. Elbette kendince yorumluyor. Kimini beğeniyor, kimini seksi buluyor, kimini yok sayıyor. Ara ara mekandan çıkmış, başka bir boyuta gitmiş gibi duraklıyor. Ne düşündüğü anlamak çok zor.
Yazılar
Şimdi tek düşündüğü otoparka inebilmekti. Merdivenlerden hızla aşağı koştu. Basamakları üçer beşer atlıyordu. İki kocaman jip hemen gözüne takıldı. İkisinin arasına kendini dar attı. Aceleyle çantayı yere döktü. Cüzdanı kaptığı gibi paralara baktı.
Akşam gelen çöpçülerden önce ; çocuklar sürüklüyor sokaklarda. Acımasızca sopalarıyla dürtüyorlar cansız bedeni. Çoğu korkusuz görünmeye çalışan bir tanesinin önünden çığlıklar atarak kaçışıyorlar. Korkusuz görünmeye çalışan da iğrenerek tutmaya çalıştığı cansız bedeni diğerlerine uzatarak koşturuyor. Çekilmez haykırışlarını duyuyorum.
“Kurt neden ot yemez?” herşeyin iyi gittiğini düşünen adam kaptanın kardeşinden aldığı iş teklifini kabul eder ancak kaptanın kardeşinin bir şartı vardır. Kaptanın diğer kardeşi ile görüşmesi gerekmektedir. Çünkü hastadır ve ona yardım edebilir. Bu görüşmeden sonra intihar etmek isteyen adam, sevgilisi ve balıkçı kendilerini ameliyat giysileri içinde bulurlar.
Hepsini şu balkondaki havlular gibi balkon demirlerine assam nasıl olur? Güneşte kurutulmuş domatesler gibi bıraksam hepsini. Bir daha elimi bile sürmesem. İlk rüzgarda savrulsalar. Ya da götürüp iskeleden denize bıraksam. Belki birkaç balık da nasiplenir böylece. En iyisi hepsini çuvala tıkmak. Sonra sokağın köşesine bırakırım.
Ya ne yapmalıydı Kanuni?
Ya ne yapmalıydı Mustafa?
Ya ne yapmalıydı Beyazıd?
Ya ne yapmalıydı Selim?
Ya ne yapmalıydı Hürrem?
Ya devlet başa ya kuzgun leşe!
Shakespeare dönemin yazım tarzı etkisiyle tragedyalar kaleme almış ve tabii her tragedyada olması gereken bol kanlı, entrikalı, cinayetli, katilli-maktüllü eserleri günümüze kadar ulaşmıştır. Artık dünya klasikleri arasında olan bu eserlerde insanoğlunun en bilindik hırsları, ihtirasları tutkuları ve tabii ki yanlışları ele alınmıştır. Ephrahim Kishon günümüzün sıkıntıları üzerine bu konuları bir de eleştiren, mizahi yönüyle ve tabii müthiş bir tiyatro diliyle eleştirilmekte.
Son yorumlar