Kaldırıp bir narı, hışımla yere çarpmak istiyorum. Kızıl suyun hafif göllenmesini beklemek. Saçılan yakut tanelerini ezebilirim. Annemin sevgili halısının üstünde benekler. Evet ben; bir narı kaldırıp hışımla…
Chuck Palahniuk’in Ölüm Pornosu [Snuff] isimli kitabı türkçeye çevrildi ancak cinsel içerikli olduğu ve ahlaki yönden zararlı olduğu görüşüyle “yasak”lanmasına karar verildi. Şimdi bu kararı ilk duyduğunuz anı düşünün. Kitabın adını ilk duyduğunuz an, yasaklanma gerekçesini ve “yasak” kelimesini ilk duyduğunuz an. İçiniz gıcıklanmadı mı?
Yüzyıllardır tartışılan bir konudur sanatın meta değeri. Bir çok yazar, ressam ya da müzisyen için ticari ürünler ayrı, sanat üretimleri ayrı kabul edilmiştir. Çoğu sanatçı geçim kaynağı olarak farklı mesleklerde çalışmışlardır. Hatta sanat eserlerinin “değer”lendirilmesine, karşılaştırılıp üstünlüklerinin tespitine inanmadıkları için yarışmaları reddetmiş, kazandıkları ödülleri kabul etmemiş sanatçılarda bulunmaktadır.
Yola çıktıklarından beri tek kelime etmemişlerdi. Karanlığın içinde sessizce yol alan arabanın camını açtı, derin bir nefes aldı. Uzanıp teyibi çalıştırdı. “En azından gürültü olur” diye düşündü. Yan gözle karısına baktı ve hızlıca bakışlarını yola çevirdi.
Ben yoktum artık. Odada değildim. Orada olmamın hiçbir anlamı yoktu. Seksen sonrası toplumcu şiirin, İkinci yeniye toplumcu bakış katmanın, bireyin toplumdaki yanlızlığının, eşitsizliğin, parkların suskunluğunun, esnafın neşesinin, belediye otobüslerinin, aylakların, güzel kadınların, aşkın, doğanın, Tanrının hiçbir anlamı yoktu.
Ülkemizde yıllardır sanatçı kimliği ile sahnelerde, televizyonlarda, sinemalarda boy gösteren bir adamın kendisini izlemeye ailesiyle gelmiş bir kız çocuğuna “küçük o…” demesi ve sonrasında özür olarak “ben o kelimeyi dişi anlamında kullandım” açıklaması aslında toplumdaki erkeklerde bastırılmış olan cinsel şiddetin tezahürüdür.
O selvi Mustafa’yla büyümüştü. Mustafa hep o ağaca tırmanmaya çalışırdı ama başaramazdı. Babası da “ oğlum selviye tırmanamazsın. Baksana dalı budağı yok. Neresine çıkıcan” diye takılırdı. Gözlerinin dolduğunu hissetti. Birden irkildi.
– Alkışlamayın. Lütfen. Bu akşam alkış istemiyorum. Siz zaten çok daha fazlasını verdiniz. Siz en değerli …
Jules Verne romanını yazdığında elbette dalgıçlık bildiğimiz anlamda değildi. Hatta denizaltı icat edilmemişti. Romanında hayal ettiği Nautilius hem korkutan hem heyecanlandıran bir denizaltıdır. Julev Verne bizzat dalış yapmış mıdır bilemiyorum. Ancak deniz dibinde gördükleriniz kesinlikle tehlikeli bir dünya gibi görünmekte. Tabii bu dünyanın kurallarına uyduğunuz sürece bir risk taşımamakta.
Son yorumlar