Sayı Çuvalı

Share

            Şu kenarda bir tane 2 kalmış. Onu da çuvala tıktım mı oldu bitti işte. Ne çok dağıldılar etrafa. Her biten şeyden sonra ortalıktan toplamak gerekiyor. Yoksa insan ne yapacağını şaşırıyor. Sanki hepsi tek tek üstüne geliyorlar.

            Buraya ilk geldiğimizde valizleri odaya attığımız gibi sokaklara fırlamıştık. Kale, çarşı, sahil derken akşama kadar girmedik delik bırakmadık. Bir sürü buzdolabı süsü –mıknatıslı olanlardan-, küçük kale maketleri, yöresel reçeller, köylü kadınların elde işledikleri üstünde buraya özgü figürlerin olduğu havlular, vs. bir sürü ıvır zıvır satın aldık. Döndüğümüzde tüm hediyelik eşyaları dağıttık. Şimdi hediyeleri dağıttığımız arkadaşlarımızdan hiç birinde herhangi bir anı uyandırır mı acaba? Tabi ki hayır. Burayı kim hatırlasın ki? Ben hariç çünkü o gün doğum günümdü. 17.06.2006. Sanırım bu 6 o günden kalma. Aynı zamanda bu tatil Özge’yle ilk tatilimizdi. Nasıl unutabilirim ki. Ucu ucuna yetecek para, doymak bilmeyen bir iştah, gözlerimi karartan bir aşkla günlerce esrik dolaştım.

Bazen öyle çok üstüne gelir ki bu sayılar siz unutmak için hepsini tek tek pencereden atsanız da bumerang gibi gelip olmadık köşelere sıkışırlar. Siz her şey bitti artık unuttum dediğinizde bile ayağınıza takılır ve gözünüzün önünden yüzü geçer. Sanki gülümsüyor gibidir. O gün giydiği elbiseyi dahi hatırlarsınız. Nasılda yakışıyordur?

 Hepsini şu balkondaki havlular gibi balkon demirlerine assam nasıl olur? Güneşte kurutulmuş domatesler gibi bıraksam hepsini. Bir daha elimi bile sürmesem. İlk rüzgarda savrulsalar. Ya da götürüp iskeleden denize bıraksam. Belki birkaç balık da nasiplenir böylece. En iyisi hepsini çuvala tıkmak. Sonra sokağın köşesine bırakırım. İşte şurada bir 8. 28.01.1980. doğum günü. Sanırım bu sekizde onun doğum gününden kaldı. Birlikte kutladığımız ilk doğum gününde almıştım bu kolyeyi. Bütün arkadaşlarına göstermişti. Ben gözlerimi ondan alamazken o sürekli birilerini kolundan tutup karşıma dikiyor ve aynı konularda bitmek bilmeyen sorulara cevap vermemi bekliyordu. Ne okuyorsun, yalnız mı yaşıyorsun, ne kadar zamandır birliktesiniz, gibi sorular ve akıp giden zaman. Bu sekizi de çuvala tıkıyorum ve artık bu günüde taşımaktan kurtuldum.

03.10.2007. bitti. Bu kadar kuru ve soğuk. Cep telefonuma düşen bir marketin reklam mesajı gibi. Göz ucuyla bakıp yalancıktan öfke, biraz bıkkınlıkla sildiğim bir mesaj kadar kuru. “Olmuyor. Umarım daha iyi birini bulursun. Hoşcakal.”

 Ne zaman biriktirdim bu kadar sayıyı anlamıyorum. 04.12.2004 tanıştığımız gün. Ne kadar duru bir yüzü var demiştim içimden. Bu dörtlerde o günden kalma. Hepsini çuvala tıkmalıyım. Yoruldum artık taşıyamayacağım. Bu çuval gibi dik durmaya çalıştıkça yıkılıyorum. Her yerimden bir sayı fırlıyor. Bitti ve o gitti. Bense bu anlamsız sayılarla boğuşuyorum günlerdir. Hepsini tıkıp çuvala sokağa bırakacağım.

 Umarım daha iyi birisi bulur.

  • Nisan 15, 2010